Hadi Türk, gel biraz gerçekleri konuşalım. Bize göre bu bir karşılaştırma meselesi değil; yaşla birlikte değişen tercihler meselesi. Bazı soruların cevabı kahve fincanının dibinde gizlidir:
“Starbucks mı daha cool, Kahve Dünyası mı daha sahici?”
Bir köşede logolu karton bardaklar, diğer yanda kulpsuz minik fincanlarda Türk kahvesi… Hangisini daha çok hissediyorsan, bu biraz yaş meselesi, biraz tavır meselesi ama en çok da zevk meselesi.
İlk Sorumuz, Bazen de En Büyük Sorunumuz:
“Yerli ve milli” olmak çok mu demode?
Değil.
Hadi bir kahve içelim de sana anlatalım: “Bir kahveye geleceğim” dediğinde büyüklerimiz Türk kahvesinden bahsediyordu. Yani gayet de bizden bir mesaj, bizden bir içecek.
Kahvaltı meselesine, “kahve-altı” açıklamasına hiç değinmeyeceğiz bile. Kahve Türklerin vazgeçilmeziyse, Türk kahvesi de bu rutinin baş tacıdır.
Ama ne yazık ki bazılarına göre öyleymiş gibi duruyor. “Yerli” deyince “geride kalmış” gibi bakılan bir çağdayız. Oysa ki Türk kahvesi 500 yıldır burada. Dünyanın ilk kahve pişirme tekniğiyle UNESCO Kültürel Miras listesine girmiş bir mirastan bahsediyoruz.
Merakınız bir Türk kahvesinin köpüğü gibi kabardıysa, işte size bir öneri: Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği.
Kahve Dünyası’na Gidip Sakince Sade Bir Türk Kahvesi İçmek…
Aslında en sade haliyle özgüvenli bir duruştur. Çünkü gösterişe ihtiyacı yok. Bir fincan, bir lokum, bir dost muhabbeti…
Ne wi-fi şifresi sorarsın ne bardak üzerine ismini yazdırırsın.
Amerikanoya “Evet” Diyenle, Türk Kahvesine “Bu Benim Kimliğim” Diyen Kim?
20 yaş altı gençlik “I’ll take a grande caramel macchiato, extra shot” derken cool hissedebilir.
Ama 30 yaş üstü biri kararlı şekilde “sade Türk kahvesi” dedi mi o masaya güven ve itibar birlikte oturur. O karıştırmaz, uzatmaz ve nettir. Ve bu bir karakter meselesi değil de nedir?
Aslında bu sadece bir yaş meselesi değil; aidiyet meselesi.
- Kimi logosu için içer, kimi tadı için.
- Kimi sosyal medya için pipeti evirir, kimi kahve fincanında geçmişini arar.
Pipetle Kahve İçmek mi, Fincanla Kahve Yudumlamak mı?
Bardakta pipetli kahveler, geçici heveslerin pazarlama ürünüdür. Türk kahvesi üzerine yazılan kitaplar kültür ve tarih üzerine; Starbucks kahveleri üzerine yazılanlar ise pazarlama dehası üzerine.
Bunu gördüğünüzde siz de kabullenerek içeceksiniz espresso’nuzu. İki yudumda bitecek bir “franchise coolluğu.”
Ama fincanda içilen kahve? O konuşur, bekler, göz kırpar, dost olur.
Pipetle içen biri kararsızdır belki. Kararsızlıkla birlikte girer içeriye: “Tatlısız mı alsam, frappuccino mu alsam, az süt mü, badem sütü mü?”
Ama Türk kahvesi içen biri? Sadece şunu söyler: “Sade.” Tek kelime. Tüm karakter özeti.
Gençlerin Hevesini Kırmadan…
Evet, Starbucks biraz ergen hevesi. “Cool” görünme arayışı, “dünyalı” hissetme motivasyonu. Ama bu da geçecek.
Çünkü hiçbir nesil hayatının sonuna kadar karton bardakta fotoğraf çektirme heyecanıyla yaşamaz.
Bu nedenle gençlere Starbucks’tan kahve ısmarlamak ayıp değil. Hatta arada bir onlarla gidip sipariş verin, dinleyin, menüye hâkim olun. Çünkü onları ciddiye almak, kahve tercihlerinden değil; gelişen dünyalarını anlamaktan geçer.
Eleştirmek sadece aranıza mesafe koyar ve yeni deneyimlere kapalı olmanıza sebep olur.
Son Yudumunuzu Alırken Son Sözümüzü de Paylaşalım
Kahve Dünyası veya yerli kahve işletmeleri bir yer değil, bir tavırdır. Starbucks’tan kahve alabilirsin ama kim olduğunu orada unutma.
Çünkü en büyük “cool’luk” kimin kahvesini neden içtiğini bilmektir.